KALE İÇTEN YIKILIR
Tarih
Tarih
Tarih derslerini
Sanki o günleri yaşardık
Göğsümüz kabarır
Gözümüz yaşarırdı
Sen anlatırken
Nasıl kovardık
Üstümüze gelen kargaları
Nasıl boğardık
Apansız düşmanları
Her olayın tanımında
Yeniden doğardık
Ama öğretmenim
Es geçmişiz
Öğrenmekte içini
Ve nasıl olur
İçten yıkmak
Kaleleri…
(Öğretmenim (1976) adlı kitabımdan)
*
Yazıma bir şiirimle başladım.
Şiirin sonuna dikkat ederseniz; kalenin içini iyi öğrenmek ve nasıl içten
yıkıldığını bilmek gerektiğine dikkat çekiliyor.
Bir örnek ;
Kastamonu Kalesi Türk komutan ve
askerleri tarafından kuşatma altında olup, zorlamalara rağmen ele
geçirilememektedir. Tekfurun kızı bu arada genç Türk komutanına âşık olur. Bir
gün kale kapısının anahtarlarını komutana yukarıdan atar ve anahtarları ele
geçiren komutan ve askerleri rahatlıkla içeriye girerek, kaleyi zapt ederler.
Bu kaleyi içten fethetmeye tarihi
bir örnektir.
Diğer Tarihi Gerçekler ;
Tarihte 16 Türk Devleti
kurduğumuzdan söz ediyoruz. Bazı küçük devletler bu sayıya dahil edilmiyor.
Onları da hesaba katarsak, sayı çok fazladır. İyi bir araştırma yapılacak
olursa, bu devletlerin hemen hemen hepsi de içten yıkılmıştır.
Devletin içine sızan yabancıların
(ajanların), gizli ve sinsi emelleriyle birbirine düşürülen üst düzey
yöneticilerin kendi aralarında yoğun mücadele yaşadıkları görülür. Bir
ülkede iç huzuru bozduğunuz zaman, ülke (yani kale) zayıflar ve başka ülkelere
yem olmaya hazır hale gelir. Avcılar, zaten avlarının en zayıf anlarını
yakalamaya çalışmaktadırlar.
Osmanlı İmparatorluğunun
gerilemesinde ve yıkılmasında da aynı şeyleri görürüz. Padişahların ecnebi
kadınlarla evlenmesi, kadınların eski yakınlarıyla görüşmelerinin sürmesi (ki,
o yakınlarının) devletin gücünü öğrenmeleri, sırlarını ele geçirmeleriyle
birlikte (yine ajan faaliyetleri neticesinde) Osmanlı’ya düşman ülkelerin
cambazca oyunları bunda baş rolü oynamıştır. Kimi devşirmeler dahi Osmanlının aleyhine ajan olarak kullanılmıştır.
cambazca oyunları bunda baş rolü oynamıştır. Kimi devşirmeler dahi Osmanlının aleyhine ajan olarak kullanılmıştır.
İmparatorluğun çöküşüne böylece
zemin hazırlanmıştır. Balkan Harbi, I.Dünya Savaşı ve son olarak Kurtuluş
Savaşı yapılmış; çöken Osmanlının yerine yepyeni bir Türk devleti; Türkiye
Cumhuriyeti kurulmuştur.
1945’li yıllarda II.Dünya Harbi yapılmışsa da Türkiye’yi yönetenler bu savaştan ülkeyi uzak tutmayı başarmışlardır.
1945’li yıllarda II.Dünya Harbi yapılmışsa da Türkiye’yi yönetenler bu savaştan ülkeyi uzak tutmayı başarmışlardır.
Yirminci Yüzyıl Savaşları ;
2.Dünya Savaşı sonrasında dünyada
birkaç küçük savaş yaşanmıştır; ABD kaynaklı Kore Savaşı, Vietnam Savaşı,
Körfez Savaşı, ABD-Irak Savaşı gibi…
Silâhlı savaşlar yerine globalleşme-küreselleşme
devriyle, ekonomik savaşlar başlatılmıştır. Süper güçler, önce kendi
sermayelerinin bir bölümünü geri kalmış ülkelere kredi verme, yatırım adı altında aktarmaya başlamışlardır. Yani
onları borç batağına sokarak bir nevi esir alma metotları uygulamışlar ve
yaptıkları ticarî yatırımlarla da bir tür sömürü düzeni kurmuşlardır.Üzülerek
söyleyelim ki, Türkiye de bu batağa düşmüştür.
Çanakkale’den bu topraklara ağır
silâhlarıyla giremeyen emperyalist batılı ülkeler, parasal güçleriyle,
sermayeleriyle çok daha rahat biçimde girmişlerdir.
Bugüne kadar siyasî iktidarlar, ülkenin
yer altı ve yerüstü kaynaklarını en iyi bir şekilde değerlendirip, üreterek
para kazanma, israftan kaçınma yerine; daha seri ve sıcak para bulmak için, var
olan borçlara rağmen yeniden borç almayı tercih etmiş, ülkeyi ağır borç yükü
altına sokmuşlardır.
Kısacası, bugün her şeyden önce geri
kalmış birçok ülke gibi; Türkiye de Ekonomik Savaşın içindedir
Üçüncü Dünya Savaşı
Dünyanın iki süper güçlü ülkesi
arasında yıllardan beri sürdürülen soğuk savaş sonunda ABD
galip gelmiş sayılır. Ama ABD bir
türlü doymamıştır. Başta, dünyanın petrol zengini ülkelere gözünü dikmiştir. En
güçlü ve egemen; başka bir deyişle “Dünya İmparatoru” olmaya heves etmektedir.
“Globalleşme-küreselleşme”, metotlarıyla daha önceden geri kalmış
ülkelerin bakir görünen yer altı ve
yerüstü zenginliklerine yönelen ABD ve AB ülkeleri; bir kısım ekonomik
krizlerin de baş göstermesiyle daha fazla beklemeye pek tahammül
edememişlerdir. ABD, BOP projesi uygulamasına hız kazandırmıştır. Irak’tan
sonra proje kapsamındaki diğer Kuzey Afrika ülkelerini önce içten
kaynatıp, sonra dıştan müdahele ile bunu sürdürmektedir. Özetle ekonomik olarak
başlatılan Üçüncü Dünya Savaşı bazen de silâhlı saldırıya dönüyor. Yani silâhlı savaşlar yapılıyor.
Türkiye’nin Durumu
Türkiye’nin durumu, bu Üçüncü Dünya Savaşı içinde hiç de iyi
değildir. Yüzlerce yıldan beri Türkleri ve Türkiye’yi yok etmek için çeşitli
plânlar yapan, yüzlerce proje üreten AB ülkeleri ve ABD; üzülerek söylüyorum
ki, amaçlarına ulaşmak için çok hızlı ilerlemektedirler. Ulu Önder Atatürk zamanında sinmek, pusmak
zorunda kalan emperyalist ülkeler; O’nun ölümünden sonra çalışmalarına yoğunluk
kazandırmışlardır.
Vatanına, milletine karşı birlikte
hareket edebilecekleri bir sürü hain yetiştirmişlerdir. İhanet şebekeleri
oluşturmuşlardır. Hatta, bunları ülke yönetimine taşımışlardır. Bir nev’i kuşatma
altına aldıkları Türkiye’yi bugün BOP projesi uygulamasında maşa olarak
kullanmaktadırlar. Fakat, maşanın işi bittiğinde ateş içinde de kalabileceğini unutmamalıyız. O beter duruma düşmeden Türk Ulusu; silkinmeli, şimdiye
kadar verilen afyonun, başka bir deyişle narkozun etkisinden acilen kurtulmalıdır.
*
İsmail
KARA