21 Ekim 2013 Pazartesi

K A Z ' I M

K A Z ‘ I M

Ben dünyada garip kaz’ım,
Gelen yoldu, giden yoldu.
Hiç dinmiyor sürer sızım,
Gelen yoldu, giden yoldu.

Kimse görmez gördüğümü,
Yanıp yanıp söndüğümü,
Tende kalan tek tüyümü,
Gelen yoldu, giden yoldu.

Karozan’ım halim yaman,
Geliverdi ahir zaman,
Dost elinden aman aman,
Gelen yoldu, giden yoldu.

Karozan (İsmail Kara)

3 Eylül 2013 Salı

KARANLIK adlı şiirim

KARANLIK

Haramiler sarmış cirit atıyor,
Ortalık toz, duman, yollar karanlık.
Kimlere sarılsam, beni satıyor,
Dostluklar yalanmış, kollar karanlık.

İtibar zamane, düştü paraya,
O bir kara kedi, girdi araya,
Namusu, vicdanı dizdi sıraya,
Arzuhal sulanmış, pullar karanlık.

Çoğumuz ederiz günden şikâyet,
Çenemiz yoruldu bundan nihayet,
Herkesin yaptığı gizli siyaset,
Düzene dolanmış, haller karanlık.

Kimisi keyifle kendinden geçer,
Önünde viskisi, havyarla içer,
Kimi dans ederek havada uçar,
Beyinler bulanmış, diller karanlık.

Garibin cebinde arsızın eli,
Bir gün şapka düşer, görünür keli,
Haksızlık, sömürü ediyor deli,
Bizi kazca yolan eller karanlık.

Karozan diyor ki, bu gün de coştum,
Yokluk içinde hep durmadan koştum,
Hayatın dağları aşılmaz dostum,
Gittiğimiz yollar, beller karanlık.

26 Ağustos 2013 Pazartesi

İNSANLIKTAN İSTİFA EDİYORUM

İNSANLIKTAN İSTİFA EDİYORUM

--İsmail KARA---
İnsanlar ilk çağ, orta çağ, yeniçağ, yakın çağ…
Bunca çağları yaşamış,
Bir yandan birbirine yaklaşmış,
Birlikte yaşamayı öğrenmiş,
Birlikte avlanmış.
Taşı taşa sürterek ateşi,
Sonra demiri bulmuş,
Avını pişirerek yemeyi öğrenmiş.
Amma, gücü yeten yetmeyene dalmış,
Birbirinin elinden yemeğini almış.
Medeniyet merdiveninde tırmanmış,
Bazı şeyleri ayıp saymış,
Giyinmeye, örtünmeye başlamış.
Giderek yarattığı modada,
Teknikte, zirvelere ulaşmış.
*
Eee?
Ulaşmış da ne olmuş?
Fark var mı ilk çağlardan?
Yine bir avuç çıkar için
Yemiyorlar mı birbirlerini?
Yaptıkları silahlarla
Öldürmüyorlar mı kitleleri?
Vahşet sürüyor,
Kan gövdeyi götürüyor.
İnsan, insanı eskisinden daha beter,
Çiğ çiğ yiyor.
Eğer bunlara halâ insan diyorsanız,
Halt ediyorsunuz!
Beni de kaybediyorsunuz.
Çünkü ben sizden ayrılıyor
Ve esefle
İnsanlıktan istifa ediyorum.
*
Oysa şu çağda;
Her yerde sevgi çiçekleri açmalı,
Tüm dünya gül bahçesi olmalı,
İnsanlar; cehennemi değil,
Cenneti ölmeden görmeli…
Zamanı gelince
Huzur içinde, kendi isteği ile ölmeli…

19 Temmuz 2013 Cuma

ÜSTÜME GELME DÜNYA

ÜSTÜME GELME DÜNYA

Üstüme üstüme gelme dünya!
Korkunç dişlerini,
Gösterip durma bana…
Azıcık sevimliydin eskiden,
Acayip bir canavara döndün
Şimdi sen…
Biliyorum,
Etmek istiyorsun her yeri dar,
Ama benim koskoca yüreğim,
Koskoca ciğerim var.
Git,
Git başka kapıları çal!
Açsan, halâ doymamışsan,
Kötüleri al!..
Bırak, yeryüzü iyilere kalsın !
Bırak, iyiler ilelebet
Mutlu olsun!
*
İsmail KARA
(19.07.2013) 

11 Temmuz 2013 Perşembe

YALAKALIK DEVRİ

YALAKALIK DEVRİ

Devlet-i siyasette ki,
Devir yalakalık devri.
Her işte ve ticarette,
Devir yalakalık devri.
*
GARİP GARİP

Yalakalık tipin yoktur,
Ocağında tüpün yoktur.
Bencileyin ipin yoktur,
Dolaşırsın garip garip.

Başım olsun dimdik dersin,
Sağdan soldan çimdik yersin,
Bazen birden döner tersin,
Dolaşırsın garip garip.

Yapamadın kaldın öyle,
Yalakalık neymiş söyle,
Haydi artık ifşa eyle!
Dolaşırsın garip garip.

Bu düzeni sanma yeni,
Kötü etti evvel beni…
Ben anlarım kardeş seni,
Dolaşırsın garip garip.

Karozan eğme başını,
Çatma sakın hiç kaşını,
Devir böyle sık dişini,
Dolaşırsın garip garip. 

27 Mayıs 2013 Pazartesi

ADAM OLMAK - 2

ADAM OLMAK – 2

Adam olmak;
Mevki, makam sahibi olmak
Değildi.
İnsan olmaktı,
İnsan gibi…
Her şeyin paraya, pula
Değişildiği
Bu maddeci zamanda
O görüşler ki,
Çoktan bitti.
Şimdi;
Paran, malın-mülkün varsa,
Nereden gelirse gelsin,
İstersen topla parsa,
Adam oldun demektir.
Önemli olmak çok kazanmak,
Bol bol yemektir.
Aranmayan, sorulmayan şey,
Yalnızca emektir.
Belki de ben yanlış anladım,
Ya da hiç anlamadım.
Bunun için de
Ben adam olamadım.
*
İsmail KARA

(29.08.1999)

4 Mayıs 2013 Cumartesi

TOPRAK ANA


TOPRAK ANA

Basıyor bağrına genç şairleri,
Dillerden düşmüyor Toprak Ana’mız.
Sevgiyle taşıyor tüm şiirleri,
Güllerden düşmüyor Toprak Ana’mız.

Ana Taranoğlu sevgi pınarı,
Bir dergi çıkarır, yayın çınarı,
Yirmibeş yılında O “Gülpınar”ı,
Ellerden düşmüyor Toprak Ana’mız.

Evini yapmıştır sanat dergâhı,
Sevgiye, dostluğa çeker perdahı,
Çiçek çiçek açar mevsimler şahı,
Dallardan düşmüyor Toprak Ana’mız.

Sevginin harcıyla yapar atağı,
Öpülecek her an eli eteği,
Sevgiyle doldurur binbir peteği,
Ballardan düşmüyor Toprak Ana’mız.

Altından kalbi var, bize parlayan,
İçinde hiçbir kin riya olmayan,
Şiir şiir coşan, seven çağlayan,
Hallerden düşmüyor Toprak Ana’mız.

İsmail KARA (28.11.2000)

30 Nisan 2013 Salı

UYUTTUNUZ


UYUTTUNUZ

Bu sessizlik yıkılacak,
Dalga dalga, dağlarca
Yükselecek milletin sesi…
Afyon verdiniz yıllarca
Uyuttunuz!

Nasıl da kandınız,
Nasıl da inandınız,
Türk milletini
Hep uyur sandınız.
Eski zaferlerimizi de
Unuttunuz!

Sessizce, sinsice
Çöktünüz tepemize,
Ne istiyorsunuz bizden?
Battık mı, nerenize?
Yanlış bir yol tuttunuz!

Bu millet yine,
Yeniden şahlanacak,
O zaman,
Delik arayacaksınız
Kaçacak…
Bilin ki,
Hapı yuttunuz.

“Yurtta barış, dünyada barış”
Felsefemiz,
Kuzu gibiyiz amma biz,
Yeri geldiğinde aslan olup hepimiz,
Kükredikçe, kükreriz…
Aslında siz, bizi değil;
Kendinizi uyuttunuz!
*
İsmail KARA
(30.04.2013)

6 Nisan 2013 Cumartesi

ATA'MIN UĞRUNDA


ATA'MIN UĞRUNDA 

Mustafa Kemal derdi hep babam,
Kendini yakından göresim geldi.
O’nu tanımaktı benim de çabam,
Ata’mın sırrına eresim geldi.

Önce kitaplarda gördüm resmini,
Okuyup kafamda ördüm cismini,
Aklımda süzerek, yordum kendimi,
Ata’mın yolunu deresim geldi.

Koskoca bir devmiş, anladım meğer,
Atatürk’ün başı göklere değer,
Ne kadar büyükmüş O’ndaki ciğer,
Uğruna canımı veresim geldi.

Yılmadı, cihana meydan okudu,
Özgürlük yolunda ilim dokudu,
Yaşattı dünyaya devasa şoku,
O’nun yüreğine giresim geldi.

Sevr-i de duyunca şimşekce çaktı,
Canını dişine cesurca taktı,
Ve o paçavrayı ateşte yaktı,
Bağrımı yeniden geresim geldi.

Şimdi anlıyorum daha da yoğun,
İyi ki yaşamış O yüksek dağın,
Ata’nı anla ve O’nunla övün!
İnanın, uğrunda ölesim geldi.
*
İsmail KARA (07.04.2013)

1 Nisan 2013 Pazartesi

YARALI KOLUM KERKÜK


YARALI KOLUM KERKÜK

Sen aklıma gelende depreşir acılarım,
Benden uzakta kalan yaralı kolum Kerkük!
Yüreğim hep seninle, seninle sancılarım,
Kavuşacağız bir gün, varacak yolum Kerkük!

Benim olan bir parçam benden uzak durur mu?
Yad ellerde kimsesiz hem de öksüz kalır mı?
Tutamadık elinden kardeş böyle olur mu?
Sen yaprağım, ağacım, biçare dalım Kerkük!

Bilirim acılısın, kapanmıyor o yaran,
Bazen de bulunmuyor, senin halini soran,
Bir değil, iki değil, ipek gönlünü yoran,
Biliyor, anlıyorum, peteğim balım Kerkük!

Etrafını sarmıştır bütün kurtlar, çakallar,
Atımız yürümüyor, çivi değmiş, topallar,
Dinlenmedi sözümüz, dökülse de sakallar…
Senle dolu her yanım, sağım ve solum Kerkük!

Karozan’ın sendedir, mahzun bakışlı gözü,
Biz senden çevirmeyiz asla ve asla yüzü…
Sıkıntımız dinmiyor, n’olur bağışla bizi!
Benden uzakta kalan, yaralı kolum Kerkük!
*
Karozan (İsmail Kara) – Ankara 01.04.2013

20 Ocak 2013 Pazar

KALE İÇTEN YIKILIR


KALE İÇTEN YIKILIR

Tarih
Ne güzel anlatırdın
Tarih derslerini
Sanki o günleri yaşardık
Göğsümüz kabarır
Gözümüz yaşarırdı
Sen anlatırken
Nasıl kovardık
Üstümüze gelen kargaları
Nasıl boğardık
Apansız düşmanları
Her olayın tanımında
Yeniden doğardık
Ama öğretmenim
Es geçmişiz
Öğrenmekte içini
Ve nasıl olur
İçten yıkmak
Kaleleri…
(Öğretmenim (1976) adlı kitabımdan)
*
Yazıma bir şiirimle başladım. Şiirin sonuna dikkat ederseniz; kalenin içini iyi öğrenmek ve nasıl içten yıkıldığını bilmek gerektiğine dikkat çekiliyor.
Bir örnek ;
Kastamonu Kalesi Türk komutan ve askerleri tarafından kuşatma altında olup, zorlamalara rağmen ele geçirilememektedir. Tekfurun kızı bu arada genç Türk komutanına âşık olur. Bir gün kale kapısının anahtarlarını komutana yukarıdan atar ve anahtarları ele geçiren komutan ve askerleri rahatlıkla içeriye girerek, kaleyi zapt ederler.
Bu kaleyi içten fethetmeye tarihi bir örnektir.
Diğer Tarihi Gerçekler ;
Tarihte 16 Türk Devleti kurduğumuzdan söz ediyoruz. Bazı küçük devletler bu sayıya dahil edilmiyor. Onları da hesaba katarsak, sayı çok fazladır. İyi bir araştırma yapılacak olursa, bu devletlerin hemen hemen hepsi de içten yıkılmıştır.
Devletin içine sızan yabancıların (ajanların), gizli ve sinsi emelleriyle birbirine düşürülen üst düzey yöneticilerin kendi aralarında yoğun mücadele yaşadıkları görülür. Bir ülkede iç huzuru bozduğunuz zaman, ülke (yani kale) zayıflar ve başka ülkelere yem olmaya hazır hale gelir. Avcılar, zaten avlarının en zayıf anlarını yakalamaya çalışmaktadırlar.
Osmanlı İmparatorluğunun gerilemesinde ve yıkılmasında da aynı şeyleri görürüz. Padişahların ecnebi kadınlarla evlenmesi, kadınların eski yakınlarıyla görüşmelerinin sürmesi (ki, o yakınlarının) devletin gücünü öğrenmeleri, sırlarını ele geçirmeleriyle birlikte (yine ajan faaliyetleri neticesinde) Osmanlı’ya düşman ülkelerin
cambazca oyunları bunda baş rolü oynamıştır. Kimi devşirmeler dahi Osmanlının aleyhine ajan olarak kullanılmıştır.
İmparatorluğun çöküşüne böylece zemin hazırlanmıştır. Balkan Harbi, I.Dünya Savaşı ve son olarak Kurtuluş Savaşı yapılmış; çöken Osmanlının yerine yepyeni bir Türk devleti; Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur.
1945’li yıllarda II.Dünya Harbi yapılmışsa da Türkiye’yi yönetenler bu savaştan ülkeyi uzak tutmayı başarmışlardır.
Yirminci Yüzyıl Savaşları ;
2.Dünya Savaşı sonrasında dünyada birkaç küçük savaş yaşanmıştır; ABD kaynaklı Kore Savaşı, Vietnam Savaşı, Körfez Savaşı, ABD-Irak Savaşı gibi…
Silâhlı savaşlar yerine globalleşme-küreselleşme devriyle, ekonomik savaşlar başlatılmıştır. Süper güçler, önce kendi sermayelerinin bir bölümünü geri kalmış ülkelere kredi verme, yatırım  adı altında aktarmaya başlamışlardır. Yani onları borç batağına sokarak bir nevi esir alma metotları uygulamışlar ve yaptıkları ticarî yatırımlarla da bir tür sömürü düzeni kurmuşlardır.Üzülerek söyleyelim ki, Türkiye de bu batağa düşmüştür.
Çanakkale’den bu topraklara ağır silâhlarıyla giremeyen emperyalist batılı ülkeler, parasal güçleriyle, sermayeleriyle çok daha rahat biçimde girmişlerdir.
Bugüne kadar siyasî iktidarlar, ülkenin yer altı ve yerüstü kaynaklarını en iyi bir şekilde değerlendirip, üreterek para kazanma, israftan kaçınma yerine; daha seri ve sıcak para bulmak için, var olan borçlara rağmen yeniden borç almayı tercih etmiş, ülkeyi ağır borç yükü altına sokmuşlardır.
Kısacası, bugün her şeyden önce geri kalmış birçok ülke gibi; Türkiye de Ekonomik Savaşın içindedir
Üçüncü Dünya Savaşı
Dünyanın iki süper güçlü ülkesi arasında yıllardan beri sürdürülen soğuk savaş sonunda ABD
galip gelmiş sayılır. Ama ABD bir türlü doymamıştır. Başta, dünyanın petrol zengini ülkelere gözünü dikmiştir. En güçlü ve egemen; başka bir deyişle “Dünya İmparatoru” olmaya heves etmektedir. “Globalleşme-küreselleşme”, metotlarıyla daha önceden geri kalmış ülkelerin  bakir görünen yer altı ve yerüstü zenginliklerine yönelen ABD ve AB ülkeleri; bir kısım ekonomik krizlerin de baş göstermesiyle daha fazla beklemeye pek tahammül edememişlerdir. ABD, BOP projesi uygulamasına hız kazandırmıştır. Irak’tan sonra proje kapsamındaki diğer Kuzey Afrika ülkelerini önce içten kaynatıp, sonra dıştan müdahele ile bunu sürdürmektedir. Özetle ekonomik olarak başlatılan Üçüncü Dünya Savaşı bazen de silâhlı saldırıya dönüyor. Yani silâhlı savaşlar yapılıyor.
Türkiye’nin Durumu
Türkiye’nin durumu, bu Üçüncü Dünya Savaşı içinde hiç de iyi değildir. Yüzlerce yıldan beri Türkleri ve Türkiye’yi yok etmek için çeşitli plânlar yapan, yüzlerce proje üreten AB ülkeleri ve ABD; üzülerek söylüyorum ki, amaçlarına ulaşmak için çok hızlı ilerlemektedirler. Ulu Önder Atatürk zamanında sinmek, pusmak zorunda kalan emperyalist ülkeler; O’nun ölümünden sonra çalışmalarına yoğunluk kazandırmışlardır.
Vatanına, milletine karşı birlikte hareket edebilecekleri bir sürü hain yetiştirmişlerdir. İhanet şebekeleri oluşturmuşlardır. Hatta, bunları ülke yönetimine taşımışlardır. Bir nev’i kuşatma altına aldıkları Türkiye’yi bugün BOP projesi uygulamasında maşa olarak kullanmaktadırlar. Fakat, maşanın işi bittiğinde ateş içinde de kalabileceğini unutmamalıyız. O beter duruma düşmeden Türk Ulusu; silkinmeli, şimdiye kadar verilen afyonun, başka bir deyişle narkozun etkisinden acilen kurtulmalıdır.
*
İsmail KARA